İstanbul'un Deprem Gerçeği ve Yapısal Güçlendirme İhtiyacı
Giriş
İstanbul, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da en önemli metropollerinden biridir. Ancak bu eşsiz şehir, güzelliklerinin yanı sıra ciddi bir jeolojik tehditle yüz yüzedir: BÜYÜK BİR DEPREM RİSKİ.
Tarih boyunca 1509, 1766 ve 1894 yıllarında gerçekleşen yıkıcı depremlerle sarsılan İstanbul, bugün de bilim insanlarının ortak görüşüne göre, büyük bir depreme hazırlıklı olmak zorundadır. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün 2020 yılında yayımladığı rapora göre, önümüzdeki 30 yıl içinde 7.0 ve üzeri büyüklükte bir depremin İstanbul’da meydana gelme olasılığı %65’tir. Bu oran, bilimsel literatürde "yüksek risk" kategorisine girmekte ve acil önlem alınması gerektiğinin açık bir göstergesidir.
İstanbul’un Deprem Risk Profili
İstanbul'un deprem riskini artıran başlıca faktörler şunlardır:
- Kuzey Anadolu Fay Hattı'nın Marmara Denizi içerisinden geçen segmentlerinin kente son derece yakın olması,
- Yoğun ve düzensiz şehirleşme,
- 2000 yılı öncesinde yapılmış, deprem yönetmeliğine uygun olmayan bina stokunun yüksekliği,
- Zemin yapısının birçok bölgede yumuşak ve sıvılaşmaya müsait olması.
- Özellikle Avcılar, Küçükçekmece, Zeytinburnu, Bakırköy gibi Marmara kıyısına yakın ilçeler, hem zemin özellikleri hem de yapı stoku bakımından yüksek riskli bölgeler arasında yer almaktadır.
Bilimsel Senaryolar ve Olası Sonuçlar
İstanbul için oluşturulan deprem senaryolarında, çarpıcı sonuçlar ortaya konulmaktadır:
- Çok ağır hasarlı bina sayısı: 50.000 – 60.000 arasında,
- Ağır ve orta hasarlı bina sayısı: 150.000’den fazla,
- Acil yıkılması gereken yapı oranı: %10 – %15,
- Etkilenecek doğrudan nüfus: Yaklaşık 1,5 milyon kişi,
- Tahmini ekonomik kayıp: 100 milyar USD üzerinde.
Bu senaryolar, yalnızca can ve mal kaybının büyüklüğünü değil, aynı zamanda İstanbul’un altyapı sistemlerinin (elektrik, su, doğalgaz, ulaşım ağları) ne denli kırılgan olduğunu da göstermektedir.
Yapısal Güçlendirme: Hayati Bir Zorunluluk
Deprem riski karşısında en etkili önlem, mevcut yapıların bilimsel yöntemlerle değerlendirilmesi ve gerekli olanların güçlendirilmesidir.
Yapısal güçlendirme çalışmaları sayesinde:
- Binaların deprem sırasında yıkılma riski büyük oranda azaltılabilir,
- Can kayıpları %60’a kadar düşürülebilir,
- Acil müdahale ve kurtarma operasyonları için güvenli alanlar sağlanabilir,
- Toplumun deprem sonrası toparlanma süresi kısaltılabilir.
Yapı güçlendirme çalışmaları yalnızca bireysel bir önlem değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur.
Şirketimizin Yaklaşımı ve Çözüm Süreci
Firmamız, İstanbul'un deprem gerçeğini esas alarak yapı güçlendirme, kontrollü yıkım ve hafriyat hizmetlerinde kapsamlı bir çözüm yaklaşımı sunmaktadır.
Sunduğumuz hizmetler:
Risk Analizi: Mevcut yapıların performans değerlendirilmesi (Hızlı Tarama, Detaylı Statik Analizler).
Güçlendirme Projelendirme: Fiber Donatılı Polimer (FRP) sistemler,
Çelik güçlendirme uygulamaları,
Betonarme elemanların kesit artırımı,
Yeni perde duvar ilavesi gibi mühendislik çözümleri.
Uygulama: Yönetmeliklere (TBDY 2018, Eurocode vb.) tam uyumlu saha uygulamaları.
Yıkım ve Hafriyat: Eski ve riskli yapıların çevreye zarar vermeden, kontrollü yöntemlerle yıkımı ve sahaların temizlenmesi.
Bütün süreçlerimizde iş sağlığı ve güvenliği, çevre koruma ve kalite yönetimi ilkeleri vazgeçilmez standartlarımızdır.
Sonuç ve Çağrı
İstanbul’da yaşanacak olası büyük bir depreme karşı alınacak her önlem, geleceğe yapılacak en değerli yatırımdır. Bilimsel gerçeklere dayalı çözüm üretmek, riski azaltmak ve güvenli yapılar inşa etmek artık bir tercih değil, bir zorunluluktur. Firmamız, bilgi, deneyim ve mühendislik gücü ile İstanbul’un daha dirençli ve güvenli bir şehir olması için çalışmaktadır.
Geleceği sağlam temeller üzerine kurmak için, birlikte güçlenelim!
OKUŞLUK GRUP YÖNETİM KURULU BAŞKANI
Müslüm OKUŞLUK
